0212 227 27 83 Reklam Danışma Hattı

Ücretsiz Google Reklam Verme Kılavuzu! Hemen İndir!

Seri Girişimci Modeli: Ersan Özer

– Geçmişinizden, internet girişimcisi olmadan önce neler yaptığınızı merak ediyoruz öncelikle. Kimdir Ersan Özer?

Eskişehir’de Reklamcılık ve Halkla İlişkiler okudum. 93 yılında mezun oldum. Ağırlıklı olarak medyada çalıştım; Okan Bayülgen’in yazarlığından Beyaz Show’un yönetmenliğine, Akşam Gazetesi’nden Aktüel Dergisi’ne kadar birçok yerde yazarlık yaptım. Son olarak 2000 yılında NTV’de çalışıyordum. Çok yoğun çalışmadan bıktığımdan sanırım, o zamanlar yeni yeni hayatımıza giren internete yöneldim.

İnternette bir proje geliştirme fikri geldi, ancak fikir nasıl fikir olmalıydı, bunun üzerine çok düşündüm. O zamanlar çok düşünülen şeyler olmasa da, şimdilerde Web 2.0 dediğimiz, kullanıcının içeriği oluşturduğu bir site yapma fikri oluştu kafamda. Ama ne yazacaklardı? Yazmak için cezbedecek ne olabilirdi? Bunların üzerinde durdum. O zamanlar revaçta olan Televole’yi izlerken, “oradaki mankenin bu kadar magazinsel bir hayatı varsa, Ersan’ınki ondan daha magazinseldir belki de” diye düşündüm. Herkesin hayatında vardır bu, kendisine sakladığı özel şeyler; patronuna olan öfkesi, platonik aşkları, yalnız kaldığında burnunu karıştırmasına kadar…

Buradan İtiraf.com projesi çıktı ortaya. Html de kurcalıyordum az çok, yaptım bir site, “itiraf edin, rahatlayın” gibi bir sloganla girdi yayına. Çok kısa sürede günlük ziyaretçi sayısı 10 bine ulaştı. Şimdilerde 10 bin kişi girmeyince “proje tutmayacak galiba” diyoruz ama, o zamanlar bu çok değerli bir rakamdı. Üçüncü veya dördüncü ayında, Siberalem ve İdeefix’in sahibi, EBİ geldi ve dedi ki, “bu ilginç bir proje, buna ortak olalım”. Ortaklık oldu ama, son derece amatör bir başlık altında. İnternet o zamanlar iş olarak görülmüyordu çünkü.

Kendimi anlatırken, İtiraf.com’un hikayesini anlatmış olduk :) İnternet üzerine konuşmak için bir araya geldik, kendimi tanıtırken İtiraf.com’dan bahsediyorum, çünkü benim internet hikayemin başında da bu var.

– Ne kadar çok medyada çalışıyor olsanız da, o sıralar, 98-99 yıllarında o kadar internetin kullandığı söylenemez sanırım. Burada yaratıcılık giriyor devreye, insanları konuşturmanın, itirafta bulunmanın yolunu nasıl buldunuz?

Bu bir yaratıcılık süreci. Elindeki ürüne göre çözümler üretmen gerekiyor. Mesela bir skeç yazacaksınız; Okan Bayülgen’in programının izleyicilerine hitap etmeli, Şafak Sezer vardı oyuncular arasında, o iyi Trakya ağzı konuşur, onun için Trakya ağzıyla yazmalıyım, olay şurada geçmeli vs. düşüncelerle yazarsınız. İnsanları İtiraf.com’a yazdırma ve insanlara İtiraf.com’u okutmak için de şartlara göre şeyler düşündük.

– NTV’deki işinizden ne zaman ayrıldınız?

Hemen ayrıldım. 99’da İtiraf.com için EBİ’yle anlaştıktan sonra ayrıldım. Hayatımı sürdürmem için para lazımdı, EBİ dedi ki, “sana imkanlar açılır, maaş verelim sana, sadece bu proje üzerine düşün”. Ben de o garantiyi aldıktan sonra bu kararı verdim.

– Farklı bir konuya geçiyorum biraz ama, NTV’de çalışırken gelir seviyenizin düşük olduğunu sanmıyorum. Ama internete geçtiğinizde, girişimci olduğunuzda refah seviyenizde bir düşüş olmuştur? Ama şu farkı anlatmanızı istiyorum; girişimci olmak ve bir yerde çalışmak arasındaki gelir ve haz dengesini?

Haz kısmı da var tabii ki ama, bence en önemlisi “umut”. Ben refahımın düşmesine, “aa, ne güzel mutlu oluyoruz” diye göz yummadım. Ben refahımın düşmesine, “daha yüksek standartlara ulaşacağım” diye göz yumdum.

Girişimci olmanın en güzel yanı, haz ve refahtan ziyade umuttur bu yüzden. “Dün 5 kazanıyordum, bugün 3 kazanıyorum, ama yarın 10 kazanacağım” umudu olduğu için; bir işi bırakıp kendi işinizi yapıyorsunuz, 5’i bırakıp 3’e razı oluyorsunuz, karınızı daha az görmeyi göze alıyorsunuz. Sonra 10 kazanmak için.

– “İnternet girişimciliğine nerden soyundum, geri dönsem mi” diye düşündüğünüz, umudunuzu yitirdiğiniz oldu mu?

Hayır, ben yapım gereği umutsuzluğa kolay kapılan biri değilim. Onun yerine daha çok çabalayan bir insanım. Evet, İtiraf.com çok popüler bir siteydi. Ama benim eski refah seviyeme ulaştıracak bir iş değildi. Fakat başka kapılar açtı bana; Akşam Gazetesi’nde düzenli yazmaya başladım, “senin kitlen var, gel yaz” dediler. O da dolaylı yoldan bir katkısıydı İtiraf.com’un. Ek işler yapmam gerekiyordu bunun gibi. Televizyona da birkaç iş yaptım. İnterneti meslek edinmeye koyuldum o sırada. Çünkü İtiraf.com etiketiyle internet girişimcisi olmuştum, kafama da koymuştum bunu. Bir de internet hakikaten sevilmeyi hakeden bir şey, çok büyük imkanlar sunuyor insana, hele bir de başarınız varsa o konuda…

Zincirleme gidiyor bu böyle. İnternetle, aşk derecesindedir ilişkimiz. Hala da öyle, günde 10-15 saati bulur başında geçirdiğim süre. Ben interneti meslek edinmeyi kafama koymuştum, hayat da yardımcı oldu. 2004 yılına kadar İtiraf.com’la gitti bu böyle.

– İtiraf.com’u sattınız 2004’te, satış nasıl gerçekleşti?

Hissemi sattım, EBİ’ye. Yani tam anlamıyla bir el değiştirme sözkonusu olmadı.

Satmamın nedeni de, oğlumun doğmasıydı. Oğlum doğduğu gece, karım sancılar çekerken ben itiraf seçiyordum. Bu hoşuma gitmedi ve satmaya karar verdim. Ancak oğlumla zaman geçirmek, ilk adımlarını görmek, ilk kelimelerini duymak için 1 yıl İtiraf.com’da editörlük yapma şartı koydum. Akşam Gazetesi’nde de yazmaya devam ettim.

– İtiraf.com defterini kapattıktan sonra ne yaptınız?

O zamanlar projeler şimdiki gibi havada uçuşmuyordu. Kısır bir ortamdı. İtiraf.com gibi bir fenomen olmuş projeyi gerçekleştiren biri olarak da öyle kolay kolay her projeyi de gerçekleştiremiyorsunuz, seçmek zorundasınız. Onun için 1 sene kadar ara verdim internete. Televizyona işler yaptım. Bu arada proje de arıyorum tabii ki. Herkese “klon proje kötü değildir, uyarlamaları iyi iş yapar” desem de, benim kendi takıntımdan dolayı pek yaptığım bir şey değildir.

Yine domain bakıyorum o ara, İzmir.com ve Ankara.com satılık, 10 biner dolar, para değil bu domainler için. Hangi projeler olur bunlara diye düşünmeye başladım. Match.com’a girdiğiniz zaman Amerika’da en popüler sitelerden, bir arama yapacaksanız size zip kodunu sorar, çünkü ona göre arkadaş önerir size. Türkiye’de de aynı şey geçerli, ben Konya’daki biriyle bir gece konuşurum, iki gece konuşurum, üçüncü gece konuşmam. Çünkü buluşmasam bile bir buluşma umudu olması gerekir. Onun için aynı lokasyonda olmamız gerekir. Buradan hareketle, Türkiye’de zip kodu yok, demek ki şehir bazında bu iş yapılır. Siberalem’e baktım, semt yok, “nasıl atlanır bu fikir” diye düşündüm ve “semte göre arkadaş ara”. Bir proje tek bir cümleyle anlatıldığı zaman çok işe yarıyor ve çok tutuluyor.

Ankara ve İzmir.com’larda problem çıktı, onun için İstanbul.net’in Amerika’da bir Türk’te olduğunu öğrendim. Bu projede Gittigidiyor.com’cu arkadaşla ortaklık kurduk, büyük bir iş çünkü. .net’leri toplamaya başladık, 2’sini Amerika’dan 1’ini Kanada’dan aldık. Toplam 60 bin dolar para verdik sanırım domainlere. Aralık başında da açtık siteyi, Aralık 25’te de paralı yaptık, ilk günden beri para kazandırmaya başladı, hep yükselen bir grafik çizdi. Hiç utandırmadı yani bizi :)

– O zamanlar Yonja, Netlog gibi arkadaşlık siteleri vardı, sizinki tabii biraz da reele dönüştürülebilir, yani buluşma sağlanabilir bir arkadaşlık sağlıyor. Ama insanların garibine giden, itici gelen nokta; bu sitenin paralı olması. Buna rağmen nasıl bu kadar tutuldunuz, bu tabuları nasıl yıktınız?

İtici olması absürd, çünkü bu bir iş, ben bunu hayrına yapmıyorum. “Ne demek ya, Facebook bedava, siz niye paralısınız” diye soran çoktu tabii. O zaman biz “git o zaman Facebook’a” diyorduk. Ama sonra onlar da düşünüyordu, biz Facebook’ta olmayan bir şeyi sunduğumuz için onlar bizi tercih ediyordu. Facebook’ta Acıbadem’de oturup evlilik isteyen 22-25 yaş arası kadınları filtreliyemiyorsun ki, bunu sadece İstanbul.net’te bulabiliyorsun.

Çok şükür bu paralı üyeliğin gerekliliği ve değeri anlaşıldı sonunda. İnsanlar bunları, bu farklılıkları düşündükçe ve farkettikçe, internette de bir iş olabileceği anladılar.

Biz bunu hayrına yapmıyoruz, bilgi satıyoruz. Yaptığımız yazılımı satıyoruz. Burada 85 kişi çalışıyoruz; yazılımcı, tasarımcı, pazarlamacı, operasyon ekipleri, sahada çalışanlar vs… Bir fabrika kurmuşuz, web yazılımı ve bilgi fabrikası, bunu kullananlardan para talep ediyoruz, hakkımız olan parayı.

Operasyon ekibimiz 24 kişi. Bunlar sadece İstanbul.net, Ankara.net ve İzmir.net’i geliştirmek için çalışıyorlar. Yazılımı geliştirmek, üyelerle irtibat içinde olup sorunlarını çözmek, bilgilerin gerçekliğini, fotoğrafları denetlemekle görevliler. Çünkü güvensizlik var bu konuda. Biz de çok hassasız bu konuda, muhtemelen gerçek insanları bile reddediyor olabiliriz bazen. Bu sitelerin doğru düzgün bir site olması için çalışan 24 kişimizin olması, toplamda da 85 kişi çalışıyor olmamız, işimizi iyi yaptığımızın göstergesidir.

– Bu fikir çıktı, semte göre arkadaş arama fikri. Daha sonra Gittigidiyor.com’la görüştünüz. Siz bu projede hangi görevi üstlendiniz, tasarım-yazılım mı, kontent kontrol edilir vs vs. Sizinki neydi?

Türkiye’de çok bilinmeyen, oturmamış bir şey var; prodüktörlük. Şu demek, yönetmenlik, sinemadaki yönetmenlik gibi. Her siteye bir yönetmen lazım. Prodüktörün, yazılımcının kandıramayacağı seviyede yazılımdan anlaması gerekiyor. Daha evvel Php’yle yazıldı siteler, şimdi çoğu Java’ya çevrildi. Ben ikisinden de anlamam, ama hepsinin mantığı hakkında ufak da olsa fikrim vardır. Bir sistem istediğim zaman, onun ne kadar sürede yapılabileceğini tahmin ederek istiyorum. Ona göre plan yapıyorum. Sunucuların nasıl yönetildiğini bilmem ama, kaç server’ın efektif olduğu, fiyatları gibi bilgileri biliyorum.

– Pazarlama konusunda da mı siz söz sahibisiniz?

Her konuda bu böyle; proje yönetimi, yönetmenlik çok yönlüdür. Bir sistem düşündüğünüz zaman hepsinin bakış açısını birleştirirsiniz, birleştirmelisiniz. Hepsinin uzmanı yine vardır kadromuzda, ama onların da dilinden anlamanız gerekir ki, onlara bir görev verdiğiniz zaman veya onlardan bir rapor aldığınız zaman operasyonda sorun çıkmasın.

Proje şöyle gelişti;

1- Projeye karar verdik
2- Domainleri topladık
3- Bir yazılımcı bulduk ve yazılıma başlandı
4- Tasarımı yaptık

Bu ürünü ortaya çıkarma kısmında olanlar. Bununla birlikte projenin belirli kısımları şekilleşmişti. Bu arada yeni yeni fikirler de geliştirdik projeye eklemek üzere. Tanıtımın nasıl yapılacağı, ne zaman paralı yapılacağı gibi fikirler de netleşmiş oldu bu süreçte.

– Klonlama konusunda ne düşünüyorsunuz peki? Uzmantv.com konusuna daha gelemedik, bunun gibi projeler yurtdışında yok mu?

Uzmanlar üzerine kurulu bir yapı yok. Buna benzer bir About.com var, ama o da text tabanlı, video yok. Yani diyebiliriz ki UzmanTv’nin yazılı hali. Onun görüntülüsünü yapma fikri geldi. Sonra Expert.com çıktı, o kendi üretmiyor, uzmanlara gidip ürettiriyor, kendi bünyesinde yayınlıyor. İsrail kaynaklı benzer bir yapı var, ancak o “user generated content”, yani insanlardan istiyor içeriği.

– “User generated content” UzmanTv için biraz abes oluyor. Çünkü herkes kendine göre uzman olduğu için. Ben UzmanTv’ye girdiğimde bir halkla ilişkiler videosu izleyeceğim zaman, biliyorum ki karşımdaki uzman. Ama diğer türlü herkes uzman kendince.

Aynen öyle. Türkiye’de öyle bir içerik zor, ben güvenmiyorum. Doktorluk gibi daha da uzmanlık gerektiren konularda kontrol edemeyiz. Zamanla olacak tabii ki UzmanTv’de içeriği insanlardan istemek, ama belli alanlarda olacak. Mesela “iyi çay nasıl yapılır” için çay uzmanı olmanız gerekmiyor, kendiniz bir yöntem geliştirmiş olabilirsiniz. Bunun gibi genel konularda olacak. Ama yine “uzman” başlığı olması gerekenler yine aynı şekilde olacak.

Klonlama konusu arada kaynamasın :) Türkiye’de artık internetten ciddi paralar kazanmak mümkün, ciddi para derken cebini doldurmak için değil. Büyük bir iş yapabilmek için; ekipmanın, personelin giderlerini karşılayacak büyüklüğe ulaşabilmek için yeterli parayı kazanabiliyorsun artık internetten. Türkiye’de artık internet nüfusu var, 20 milyonun üzerinde bir sayı. Ama bunların yanında olağanüstü az gelişim var. Biz Türkler bu konuda nedense başarılı değil. Girişimci olarak tanınıyoruz. Yurtdışına gittiğinizde Türk kominiteleri daha söz sahibi insanlar. Ama nedense Türkiye’de internet konusunda böyle bir şey yok. Onun için ben “kendiniz üretemiyorsanız klonlayın” diyorum. Çünkü hakikaten komiktir, söylüyorum bunu zaman zaman, “Amerika’da büyük bir veritabanı var, bakın ona yapın” diyorum. Bana mail geldi 3-4 tane, “nerede o veritabanı” diye. Yok tabii böyle bir şey, çok proje var anlamında söylüyorum bunu.

Almanya’da “copycap” deniyor bu klonlara. Bir yatırımcı arıyorsanız, “Amerika’da başarılı olmuş, burada klonunu yapacağım” diyorsanız, hemen veriyorlar yatırımı. Hatta yatırımcılar para marketlerinde ekipler oluşturup, başarılı olmuş projeleri ısmarlıyorlar. Bu kadar gelişmiş onlarda, oturmuş bir sistem var.

Bir de şuna inanıyorum ben; biz bir mecrayı koyuyoruz ortaya, her şeyin olması gerekiyor, iyi-kötü her şeyin. Her türlü ihtiyaca ve her tür insana cevap vermesi gerekiyor. Televizyon neden popüler? Akşama başka eğlence yok çünkü; açıyor insanlar “Yaprak Dökümü” izliyor, maç izliyor, Fashion TV izliyor vs. İnternete girdiğimde de benim bu kadar çok seçeneğimin olması gerekiyor; MSN’de yazışayım, Skype’ta konuşayım, İstanbul.net’ten arkadaş bulayım, Gittigidiyor’da iphone’un en ucuzunu bulayım vs. herşeye cevap versin ki, insanların hayatında yer edebilsin. Ondan dolayı istiyorum ki, insanlar bu sektöre girsinler. Biz para kazanıyor muyuz, kazanıyoruz, sen de kazanırsın. “Proje bulamıyorum” diyorlar, o zaman kopyala, uyarla.

Özellikle şunu çok istiyorum; iş modeli çok belirgin olan projeler yapsınlar. Yapıyorlar olağanüstü yazılımlar, salıyorlar ortalığa, nasıl para kazanacak belli değil. E-ticaret yapacaksan daha spesifik ol mesela, çorap sat sadece. Hem klonlar Türkiye’deki sektörü geliştirirken sizi de geliştirir. Ben burnum sürtüne sürtüne öğrendim tasarımı yazılımı.

– Bildiğimiz kadarıyla; İtiraf.com, İstanbul.net, Ankara.net, İzmir.net ve Uzmantv.com var elinizde proje olarak. Bunlar dışında başarısız girişimleriniz oldu mu? Çünkü bunlar girişimcileri en çok pişiren kısımları.

Benim şansıma olmadı. İtiraf.com içinde vardı birkaç denememiz, başarısızlık da şu; İtiraf.com’a para kazandıramadık. Her şeyi denedik yapılabilecek, çok popüler bir site olmasına rağmen olmadı. Dükkan açtık, o kadar insanın geldiği sitede satış olmadı. Arkadaşlık açalım dedik, o da pek tutmadı. Kitabını yaptık, tişörtünü yaptık… Şimdiki gibi “iş” kıvamına getiremedik. Projenin içinde hata var mı? Hata yok, mantık doğru ve denedik, olmadı.

– İtiraf.com’un sadece reklam gelirleriyle kalması bir başarısızlık mı yani sizin açınızdan?

Oradan aldığım dersi hemen kullandım ve ondan sonraki gelen projemde reklam, tek gelir modelim olmadı. UzmanTv’nin açılımı çok fazla olduğu için, para kazanacak o kadar çok modeli var ki… Kendisi, içeriği zaten başlı başına bir gelir modeli. Ama şu anda para kazanmıyor. Şimdi akademisi başlıyor, mobili başlıyor, cd’si dvd’si, uzman networkü var. Orada da kullanıcıdan para alacağımız yerler olacak, yalnız şöyle bir sorunu var onun; UzmanTv şu anda yapım aşamasında, beta olarak açtık, yazılım olarak değil de içerik olarak beta bu, şu anda işte 10-12 bin içeriğe geldik, 2009’da da para kazanacağız. Çünkü artık tamam, herkes peşimizde, piyasada bütün büyükler, telekominikasyondan yazılıma, medyadan reklamcıya herkes UzmanTv’deki tahtları kapmaya çalışıyor. Çünkü böyle bir içerik yok.

– Her proje bir “exit” mantığıyla mı çıkar? UzmanTv’nin bir “exit”i var mı?

Yaklaşımınıza bağlı. İstanbul.net’in exiti var mı, pek emin değilim, kim gelip alsın, ya da gelse biri, satar mıyız, çünkü çok para kazandıran bir yer. UzmanTv ama, daha exite uygun bir şey. Dururken para etmeyebilir pek, ama o içeriği birine satabilirsiniz.

Biz şu an çok şükür para kazanıyoruz, keyfimiz yerinde, büyüyoruz giderek. Ama biz Sabancı ya da Karamehmet değiliz ki. Büyük paralar kazanıp sefasını sürmüyoruz. Normal hayatımızı sürdürüyoruz. Ama daha büyük paraları, sattığınız zaman kazanıyorsunuz. Exitin mantığı budur, bir sonraki proje için yatırım olmasını sağlayabilir. Daha büyük paralar kazanmak için bir yoldur.

Hiçbir zaman çok büyük paralar çıkartamayız elimizdeki projelerle, yatlar katlar alamayız. Maaş gibi kazanırız ancak. Ne zaman büyük paralar kazanırız; hisse sattığımız zaman. O zaman ekstradan para cebine girdiği için ev-araba alabilirsin.

– Peki projeler saltanata döndürülebilir mi? Projeler ortaya konuyor, gelişiyor, belli bir seviyeye geliyor, satılıyor. Satıldıktan sonra, projeyi alan şirket onu geliştiriyor, teknolojiyle birlikte yeni modeller ortaya koyuyor, sonra verdiği parayı çıkartıyor. Yine teknoloji gelişmiş oluyor ve o projeyi yutuyor. Böyle mi olacak, yoksa saltana dönebilecek mi?

Hayır, bence Gittigidiyor şimdi neyse, sonra da Gittigidiyor olacak. Hanedanlığa dönüşebilir. Onun yeri ayrıdır.

– E-ticaret modellerinde bu olabilir. Ama “content base” sistemleri saltanata çevirmek biraz zor gibi?

Siberalem de 8 senedir ayakta. Bu işler ölmez, bunlar internetin başından beri açık arttırmadan, arkadaşlıktan, e-ticaretten para kazanan sistemler. Biz Siberalem’den 6 sene sonra girdik sektöre, şu an aynı cirolara geldik. Şu an yeni bir site çıksa arkadaşlık üzerine, o da para kazanacak, biz de. Siberalem bizden sonra belki içerik olarak sekteye uğramıştır. Markayı oturttuktan sonra yıkmak zor, hala Icq kullanan var, onun gibi bir şey bu. İtiraf.com hala ilk 100’de, kaç milyon site var halbuki Türkiye’de.

– İstanbul.net ve İtiraf.com’un çıkış noktaları çok farklı. İtiraf.com, ihtiyaçtan ve fikirden; İstanbul.net, domain üzerinden fikre yönelerek ortaya çıktığını görüyoruz. İnternet girişimlerinde fikir temel noktadır. İhtiyaçtan çıkan fikirler de, domaine göre üretilen fikirlerden daha mı çok tutuluyor, ne dersiniz?

Amazon.com açıldığında Books.com varmış, ama şimdi Books.com’u göremiyoruz. Domainden çıkan fikirlerin tutmaması diyemeyiz belki ama, domainin mükemmel olmasına gerek yok, fikir sağlam olduktan sonra. Benim hikayemde şu var; İstanbul.net’i biz İstanbularkadas.com olarak açsaydık aynı etkiyi yaratabilirdik. Ama İstanbul.net olması çok şık oldu. Üçünün de şehir isimleri ve .net olması bir konsept oluşturdu. Burada marka olan İstanbul değildi, İstanbul.net’ti, bu etkiyi yaratabilmek önemli.

Fikirlerin ihtiyaçtan çıkması önemlidir, bir neden-sonuç ilişkisi. “Ben evimdeki kullanmadığım eski eşyalarımı nasıl satarım” fikriyle Ebay.com çıkıyor. Bir sebep var, ihtiyaç var. “Tam değerini nasıl alabilirim eski eşyaların” düşüncesiyle de açık arttırma konsepti oturtuluyor. Bu şekilde bir gelişim mevcuttur internet girişimlerinde.

– Normalde tek bir projeyle ilgilenmek bile insanın çok zamanını alıyor. Şu anda sizin prodüktörlük yaptığınız 6 tane site var. Zamanınızı nasıl ayırıyorsunuz, nasıl programlıyorsunuz? İtiraf.com satıldıktan sonra ailenize zaman ayırmak için ara vermiştiniz, bunun gibi düşünceleriniz var mı?

Herşeyi ihmal ediyorum. Ailemi de ihmal ediyorum, özel hayatımı ihmal ediyorum, kendimi, sağlımı da ihmal ediyorum, işimi bile ihmal ediyorum. Çünkü hiçbir şeye yeterince zaman ayıramıyorum.

Sabah 5’e kadar çalışıyorum, yatıyorum, saat 10 gibi kalkıyorum, 11’de işe geliyorum. Sabah 5’e kadar çalışmamın sebebi; burada sadece icra yapabiliyorum, üretim olmuyor gündüz. “İstanbul.net’e nasıl para kazandırırım”, “UzmanTv Akademi nasıl olmalı”, “yeni fikir ne olabilir” gibi konulara yoğunlaşamıyorum. Onu gece yapabiliyorum. Burada güzdüzleri operasyon yönetiyorum sadece. Gece attığım mailler doğrultusunda yazılım-tasarım çalışıyor. Sadece yazılım-tasarım olsa iyi; insan kaynakları, halkla ilişkiler çalışıyor. Ama son görüşmeleri benim yapmam gerekiyor.

Bu hayat işte. Benim tercihim tabii, ama tavsiyem bu değil, tek projeye yoğunlaşmaktır tavsiyem. Benim hayatımda sadece İstanbul.net olsaydı; hem daha çok para kazanırdı, hem daha içime sinen bir iş olurdu, daha az hatalı olurdu. Hem de kendime, aileme ve özel hayatıma daha fazla zaman ayırabilirdim. Kitap yazmak istiyorum, onu yazardım. Oğlumla birlikte günde 1 saat değil de 3 saat geçirirdim.

Maalesef etkiliyor insanı “çok proje”. Şöyle de bir sonucu oluyor; her şeyi ihmal ediyorsunuz, hiçbir şeyi layıkıyla yapamıyorsunuz. Ne işinizi, ne diğer hayatınızı.

– Üniversiteden çıktığınız sene internet girişimcisi olsaydınız nasıl olurdu? 99 yılını mezun olduğunuz yıl olarak düşünün, İtiraf.com’u açtınız, nasıl olurdu?

İtiraf.com çok doğru bir örnek olmayabilir. Başlangıcı çok kolay bir proje. Ama İstanbul.net için üniversiteden mezun birinin yatırıma ihtiyacı var, UzmanTv’yi üniversiteden yeni mezun biri yapamaz. Çünkü Ersan’ın insan ilişkileri var, geçmişinde televizyon var, editörlük var, internet birikimi var, ve parası var. Ancak öyle olabilir.

– Üniversiteden çıkan birinin “one-shot” bir proje düşünmesi, kolay yapılabilir proje üzerinde çalışmasını önerir misiniz? Paramkayboldu.com’u, gördüğüm kadarıyla nüfuzunuzu kullanarak yapıyorsunuz. Bir genç, bir ünlüyle anlaşıp aynı şeyi yapabilir. Hediyeler verir 1 yıl boyunca, sonra bu işin referansıyla istediği işi yapabilir.

Hiçbir amacı yok onun, tamamen bir oyun. Biraz da nüfuzumuzu kullanıyoruz, evet. Göstermek istediğimiz şey aslında şu; internet hakikaten engin derya ki, en kapsamlı projeler de yapabiliyorsunuz, bir gecenin sabahında elinizde bir proje olabiliyor. Fikir bulmak zor değil bence, klon da olabilir. One-shot değil de, kolay diyelim biz ona. Üniversiteden yeni mezun olan, UzmanTv’yi mi, İstanbul.net’i mi, İtiraf.com’u mu yapmalı? Tabii ki İtiraf.com’u yapmalı. Becerebileceği proje odur.

Yazılımcılar da aynı şekilde. Biliyor yazılım yapmayı ya, proje yapıyor. Halbuki yazılımcı proje yapamaz. Tasarımcılar da yapamaz. Yazılımcı-tasarımcı, bir de o sektörün içinden gelmiş, o dünyayla bağlantılı üçüncü bir kişiyle, bir prodüktörle yapabilirler. Ekmek sektörüne bir site yapacaksanız, o sektörü ve interneti bilen biriyle yapabilirler onu.

– İtiraf.com’un yanında 3 iş yaptığınızdan, bu 3 işi de İtiraf.com’un getirdiğinden bahsettiniz. Her türlü internet işi bunu getirir mi? UzmanTv’den edindiğiniz network çok geniş, bu networkten farklı alanlarda yararlanmayı düşünüyor musunuz?

Tabii ki. Başından itibaren UzmanTv’nin 2 değeri vardır. İçeriği ve oluşturduğu uzman ağı. Şu an UzmanTv’nin son geleceği aşama, Bilgi Üniversitesi gibi olmaktır. 20 sene de olabilir, ama orası onun son noktası. Powerpoint’i en iyi anlatan, sigarayı en kolay bıraktıran, sağlıklı yaşamayı en iyi anlatan, hatta aşk acısını en iyi anlatan uzmanı biliyoruz, networkümüzde bunlar. Düşün seminer yaptığımızı; Girişimcilik semineri. “Nasıl yaratıcı olunur uzmanı” 1. seansta, “nasıl projelendirme yapılır uzmanı” 2. seansta, “internet projesi nasıl hayata geçirilir uzmanı” 3. seansta, “nasıl yatırım bulunur uzmanı” 4. seansta vs vs…

Bu semineri senin verebilmen için, bu adamları tek tek bulup anlaşman gerekir. Bizim elimizde ama bu veriler. Sen bize salonu hazırla, biz programımızla birlikte gelelim, “seminer programı nasıl yapılır uzmanı”mız da var :)

– Son olarak, girişimcilere tavsiyeleriniz nelerdir? Fikrin çıkışından yatırım bulunmasına, ortaklık ilişkilerinden exite, nasıl davranmalılar?

Zaten çok konuştuk :) Bunların hepsi ayrı ayrı konular aslında. Girişimcilere söyleyeceğim şey; girişsinler. İnternette gerçekten gelecek var. Erken kalkan yol alır. Projeler hayali şeyler olmasın, Twitter’ı Türkiye’de yapmaya çalışıyorlar, olmaz. Bunun gibi şeyleri çözmek gerekiyor. Proje seçiminde Türklere yönelik, lokal ağırlıklı davranmalılar. Büyü filminde olduğu gibi, arkeologlar lanetlenmiş olmamalı. Türkiye’de cinler var çünkü, onlara cinler musallat olmalıydı. Bunun gibi düşünmeliler.

İstanbul.net nereden kazandı; zip kodunu semt olarak uyarladığı için. Zip kodu olsaydı Siberalem zaten yapacaktı onu. UzmanTv neden bu kadar tuttu; Türkiye’de doğru bilgi kolay bulunmuyor, İngilizce olarak Wikipedia’dan bulabilirsiniz ama Türkçe’sine benim güvenim yok. Doğru bilgiyi, uzmandan size ulaştırdığı için.

Türkiye’nin sorunlarını düşünerek projeler çıkarılsa. Bravo’yu açtılar ama, ben hala tuvaletim bozulduğunda tesisatçı bulamıyorum. O kadar çok şey var ki yapılacak, ilk soru “Türkiye’ye uygun mu” sorusu olmalı. Sonra girişmek. İnternet sitesi yapmak çok kolay görünüyor, ama o basit gördüğümüz şeyin o kadar çok zorluğu var ki… Yapmaktan değil; yapmak, büyütmek, ayağa kaldırmak, ayakta tutmak, geliştirmekten bahsediyorum. İnternet işi kolay bir şey değil, bunu artık Türk insanının anlaması gerekiyor.

Bize çok internet projesi geliyor. Birkaç kere düşünülmesi gerekiyor, kolay bir iş değil çünkü. Hiçbir iş kolay değil tabii ki ama, bunun zorluğu farklı biraz. Şöyle düşünüyor insanlar; burun estetiği yapamam ben. Onu, plastik cerrahı yapar, çünkü onun ihtisas alanıdır. İnternet deyince herkes yapabilirmiş gibi geliyor. Kolaymış gibi göründüğü için zor. Yapanlar uzaydan gelmedi, bizler de yapabiliyoruz. Ama herkesin internetle ilgili bir fikri olabildiği için yapabilirmiş gibi geliyor. Projesine harcadığı zamanı, enerjiyi öğretmen olmaya harcasa, çok da iyi öğretmen olacak belki. Onu anlamaları gerekiyor insanların.

– Çok sağolun Ersan Bey, değerli bilgilerinizi ve birikiminizi paylaştığınız için.

Ben teşekkür ederim, yoruldum konuşmaktan :)


7 Yorum

  1. Çok akıcı, bir nefeste okunan bu röportaj için Mehmet Bey ve Ersan Bey’e teşekkürler.

    Türkiye’de internet sektöründe Ersan Özer gibi yeni genç girişimciler kazanmak dileği ile.

  2. çok güzel, keyifli bir söyleşi olmuş. Ellerinize sağlık…

  3. Burçin BOZKIR

    Sektör içerisindeki gerçekleri birinci ağızdan okumak çok keyifliydi. Özellikle aklımda kalan cümleler ;

    “Ben refahımın düşmesine, “aa, ne güzel mutlu oluyoruz” diye göz yummadım. Ben refahımın düşmesine, “daha yüksek standartlara ulaşacağım” diye göz yumdum.”

    “İnternet deyince herkes yapabilirmiş gibi geliyor. Kolaymış gibi göründüğü için zor. Yapanlar uzaydan gelmedi, bizler de yapabiliyoruz. Ama herkesin internetle ilgili bir fikri olabildiği için yapabilirmiş gibi geliyor. Projesine harcadığı zamanı, enerjiyi öğretmen olmaya harcasa, çok da iyi öğretmen olacak belki. Onu anlamaları gerekiyor insanların.”

  4. Ersan özer çok açıklayıcı anlatıyor. Kendisine çekirdekten gelme adam demek istiyorum. Ayrıca “web girişim” etiketinin içini tam anlamıyla doldurduğunu düşünüyorum. Verdiği bilgiler için Ersan Özer’e ve bize bu roportajı ulaştıran Mehmet Cihangir’ e teşekkür ederim.

  5. Ersan bey’i gerçekten takdir ediyor ve başarılarının devamını diliyorum.

  6. Mustafa Ali Kuşçu

    Bir Web girişimcisi için gerçekten örnek alınabilecek bir insan.Başarılarının devamını dilerim..

  7. Tebrikler! Gerçekten çok güzel bir röportaj olmuş, zevkle okudum. Röportajı yapanın da verenin de ellerine sağlık.

Yanıtla Burçin BOZKIR


Google Adwords Sertifikalı İş Ortağı Facebook Reklamları Google Analytics Sertifikalı İş Ortağı

Dijital Pazarlamanın Sırları!


Haftalık e-bültenimize ücretsiz üye olun, tüm internet reklamcılığı, online pazarlama içerikleri ile birlikte, yeni dijital pazarlama ürünleri her hafta e-postanıza gelsin! Ayrıca Google Reklam Kılavuzu E-Kitabını da ücretsiz indirin!

E-Bültene Abone Olun